5 saniye içinde yeni adresimize yönlendirileceksiniz.
Bilimsel saçmalıklar....
Gönderen
Murat TURAN
Geçenlerde iş dünyası ile bilim dünyası neden bir araya gelemiyor, neden akademik kaynaklardan iş dünyası yöneticileri yararlanamıyor diye tartışıyorduk. Bununla ilgili söylenecek çok şey var. Türkiye'deki ezberci eğitim anlayışından, aşırı akademik ve ağır dille yazılan araştırmalara kadar çok geniş bir sorunlar yelpazesinden bahsedebiliriz. Ama ben tüm sorunları alt alta dizip neden olmadığını belirlemenin çözüme götürdüğünü hiç görmedim daha ve elbette çözüm önerileri de var kafamda. Ama bunu başka bir yazının konusu olarak bırakıp ben başka bir gerçekliğe değinmek istiyorum;
"İnsanlar neyin doğru olduğuna değil, inanmak istediklerine inanırlar." Bakalım doğru mu bu önerme:
Bilimin söylediği : Kadında XX kromozomu, erkekte ise XY kromozomu vardır. Birleşme esnasında kadın X kromozomundan birini erkek ise X veya Y den birini yumartaya sokarak döllemeyi gerçekleştirir. Dolayısıyla bilimsel olarak kadının çocuğun cinsiyetini belirlemesine imkan yoktur. Çocuğun cinsiyeti tamamen erkekten gelen kromozoma bağlıdır.
Uygulama : Özellikle doğu illerinde, Çin'de, eski krallıklarda, tarihi anlatılarda kaç kez geçmiştir? Kaç kadın kocasına erkek evlat veremediği gerkçesiyle aşağılanmış, boşanmış ya da üzerine kuma getirilmiştir acaba? Bunun yeni keşfedilen bişey olduğunu sanmayın. Ya da yarın gidip herkese teker teker anlatsak zihniyetin değişeceğini...
Bilimin söylediği : Ekip çalışmalarında, ekip üyeleri ne kadar sabitse ve birlikte ne kadar uzun süre çalıştılarsa ekibin verimliliği ve etkinliği o ölçüde artar. Kazaların ve problemlerin çoğunun ekibe yeni katılımlarla oluştuğu/arttığı bilimsel olarak defaten ispatlanmıştır.
Uygulama : Hernedense bu gerçek sanki yokmuş gibi hala yöneticiler maliyeti düşürmek ya da planlama kolaylığı açısından sürekli ekip içi sirkülasyonlar yapmaya devam ederler.
Bilimin söylediği : Birini maddi bir kazanç vaadi ile motive etmek etkisizdir ve ödül kaldırıldığında motivasyon eski halinin de altına düşer. Bu konuda en beğendiğim deney çocuklara kitap okutma deneyidir. İki grup çocuğun bir grubuna okudukları sayfaya göre çikolata vereceğinizi söylüyor ve o güdülenme ile örneğin günde 50'şer sayfa okumalarını sağlayabiliyorsunuz. Diğer gruba ise herhangi bir ödül vaadetmeden kitap okumalarını istiyor ve diyelim ki günde 30 sayfa okumalarını sağlıyorsunuz. Deney gösteriyor ki çikolata karşılığı okuyanların neredeyse tamamı ödül ortadan kalktığında okumayı da bırakıyor, ancak diğer grubun önemli çoğunluğu okumaya düzenli olarak devam ediyorlar. Çünkü 2. grup okumayı kendileri istediği için, keyif aldıkları için yapıyor ve aslında 1. grupta da keyif alabilecekleri ödül yüzünden kaybediyorsunuz.
Uygulama : Prim ve teşvik sistemleri bilimsel tüm kanıtlara inat hala öncelikli motivasyon aracı olarak kullanılıyor.
Bilimin söylediği: Performansa dayalı ödeme sistemi, yani belirli performans kriterleri belirleme ve yüksek performans gösterenlere daha fazla ödeme sistemi, etkin değil. Birçok yerde aslında hiçbir işe yaramıyor.
Uygulama : Etkinliği olmasa da bu sistemler hala binlerce iş yerinde kurtarıcı olarak devreye alınıyor. Örnek mi? Şu linki takip edin... NewYork belediyesi öğretmenlere yıllardır uyguladığı performansa dayalı ödeme sistemini keserek 56 milyon $ tasarruf etmiş. NweYork Times'ın 2011 tarihli haberine göre yapılan ölçümler ne öğrencilerin performanslarında ne de öğretmenlerin performanslarında bir değişiklik olmadığını göstermiş.
Daha da kötüsü başka şaşırtıcı bir gerçeklikten bahsediyor bilim. Eğer tekdüze, belirli ve sabit bir iş yapıyorsanız parasal motivasyon verimliliği olumlu etkiliyor. Ancak yatatıcılık, düşünme, birşeyler katma gerektiren işler yapıyorsanız ödül, ona odaklandığınız için, performansınızı kötüleştiriyor.
Aslında bir çalışan olarak patronların aksine inanmaya devam etmelerini tercih ederim :)
Bu konuda Dan Pink'in oldukça ilham verici TED konuşmasını buradan izleyebilirsiniz...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder