5 saniye içinde yeni adresimize yönlendirileceksiniz.
Konfor Alanı
Gönderen
Murat TURAN
İnsan çok uç noktalarda olmadıkça herşeye alışacak şekilde yaratılmış. Ailemize, evimize, her sabah işe gidip geldiğimiz yollara alışıyoruz. Zamanla belirli rutinlerimiz oluşuyor ve birşey gelip müdehale etmedikçe anlamadığımız bir konfor alanı çevreliyor bizi.
Hayatımızda oluşan her önemli değişiklik konfor alanımıza da müdehale demek. Bugün taşınınca anladım ki 7 yıldır oturduğumuz eve, şikayetlerimiz olsa da çok alışmışız. İster istemez, yeni olan daha iyi bile olsa, tedirgin oluyor insan.
Yüksek lisans derslerinde bazı hocalar ilk tanışma konuşmasına bizleri tebrik ederek başladılar. Onlara göre haftasonlarını orada geçirerek kendimize birşeyler katmamız, rahatımızı ve konforumuzu bozmamız önemli bir özellikti. Girişimcilik dersi hocası sadece bunu yapıyor olmamızın bile bizlerin girişimci bir karaktere yatkın olduğumuzu gösterdiğini düşünüyor mesela.
Ancak konfor alanına her müdehale ihtimali taşınmak ya da yükseklisansa karar vermek gibi değil. Bazıları olduğunda neler olabileceğini, sizi nereye sürükleyeceğini göremiyorsunuz. İş yerinde bambaşka bir pozisyona geçişle ilgili teklif geldiğinde ben bunu yaşamıştım. Kafam karıştı, dengem bozuldu. Seçenekleri göremediğimi, senaryoyu okuyamadığımı ve sağlıklı değerlendiremediğimi gördüm. Çünkü yeni pozisyon benim için katlanılması zor bir belirsizlik, tatminsizlik riski ve tüm alışkanlıklarımın, tüm sistemimin, kendi çevremde yarattığım konforlu alanın bozulması demek.
Konfor alanımız kendimizi rahat, huzurlu, korkusuz hissettiğimiz yer demek. Orada bulunmak için mücadeleye, yeni şeyler öğrenmeye, rekabete ihtiyacımız yok. Bir anlamda kişisel gelişimin de durduğu yeri gösteriyor. Dolayısıyla konfor alanının dışına çıkabilmek, yeni mücadelelerin ve yeni şeyler öğrenmenin peşinde koşabilmek önemli. Benim ayırtedemediğimse önümdeki fırsatın gelişim sağlayan konforsuz alanda mı yoksa bana ciddi sıkıntı verecek ve beni mutsuz kılacak panik alanında mı olduğu. Tıpkı aşağıdaki şemada olduğu gibi.
İşin kötüsü bu kararda beni yönlendirecek ve mutlak doğruyu gösterecek kimsenin de olmaması. Bu tip kararlar insanın tek başına almak zorunda olduğu ve sonuçlarının sorumluluğunu da üstlenmesi gereken kararlar.
Çok sevdiğim büyük insan Mevlana'nın insanın kaderinin ne kadarının elinde olduğu ile ilgili yazdıkları geliyor aklıma. Bir açıdan bakarsanız herşey kontrolümüz dışında ve kendiliğinden oluyor gibi, başka bir açı ise insana herşeyin kontrolüne sahip olduğu hissini verebiliyor ve bu ikisinin arasında sürüp gidiyor zaman.
Çok sevdiğim bir söz şöyle diyor: "İki şey arasında karar veremediğin zaman yazı-tura at. Yazı tura sonucu belirleyemez ama para düşene kadar gönlünden çıkmasını istediğin sonuç doğru olandır"
Analitik düşünüp seçeneklerin artılarını ve eksilerini listelemenin sonuca götürmediği zamanlarda yapılacak tek şey kalbin sesini dinlemektir. Bu aslında yapılması gereken ilk şey de olabilir. Emin değilim :)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder