Adresimiz değişti! Yeni sayfaya yönlendirileceksiniz. Yönlendirme başlamazsa lütfen şu adresi ziyaret edin!
http://yonetimnotlari.com

5 saniye içinde yeni adresimize yönlendirileceksiniz.


Neden sorusu...




Simon Sinek diyor ki: Mükemmel liderlerin farkı doğru soruyu en başta sormalarıdır.

• Neredeyse hemen herkes NE yaptığını çok iyi bilir.

• Bazıları NASIL yaptığını da bilir.

• Ancak çok az kişi, bir şeyi NEDEN yaptığını bilir.

Simon Sineğin harika TED konuşmasına buradan ulaşabilirsiniz...


Simon Sinek'in TED konuşmasını izleyeli epey zaman geçti. Başarılı olarak addettiğimiz işletmeleri gerçekte neyin başarılı yaptığını sorguluyor Sinek ve kendisinin çok basit fir formül dediği yukarıdaki içiçe 3 çembere götürüyor bizi.

"Ne" yaptığımız zahiridir aslında. Kabuktur, dışarıdan görünendir yani. Aynı şeyi yapar görünen bir sürü kişi o şeyi farklı şekillerde ve farklı niyetlerle yapıyor olabilirler. Ve maddeye anlam katan, can veren de bizim yüklediğimiz o "neden" kısmıdır.

Mevlana, " Manaya nispetle suret nedir? Çok zayıf, çok aciz. Bil ki zahiri suret yok olur, fakat mana âlemi ebedidir, kalır. Testinin suretiyle ne vakte dek oynayıp duracaksın? Testinin nakşından geç, ırmağa, suya yürü. Sureti gördün ama manadan gafilsin. Akıllıysan sedeften inci seç, çıkar."

Çalışma hayatımda işi sadece öyle söylendiği ya da öyle gördüğü için yapan, ne yaptığını bilen ama neden yaptığını hiç sorgulamayan yüzlerce kişiyle tanıştım. Birçoğuyla birlikte çalıştım. Zaman geçip olgunlaştıkça, kendime ve olaylara biraz daha geniş bakmayı öğrendikçe fark ettim ki, bu, bizim kültürümüzün bir parçası. Birşekilde yönetsel gücü elinde bulunduranlar gerçek istekleri konusunda samimi değiller. Bakmayın siz onların bir Ar-Ge ye önem veriyoruz, demokrasi önemlidir, düşünen ve yenilikçi insanlar yetiştirmek istiyoruz dediklerine. Altında sorgulayan ve düşünen adamları çalıştırmak her babayiğidin harcı değildir. Ciddi bir birikim ve olgunluk gerektirir.

Maalesef ilkokuldan hatta aile için eğitimden başlayarak okul yılları bitene kadar tüm gençlerimizin beynine ezberlemelerini ve gerekeni yapmalarını pompalıyoruz. Otoriteye sorgusuz saygıyı ve birilerinin onlar adına zaten en doğru olanı bulduğunu, tekerleği yeniden keşfetmeye çalışmalarının anlamsız olduğunu öğretiyoruz. 2 öğrenciden biri aralıksız ders çalışıyorsa, kitabı baştan sona ezberliyorsa ve sınavlarda kitabı harfi harfine yazabiliyorsa, bir tüz hafızsa yani, diğeri ise anlayarak çalışıyor, dersin yanında sosyalleşiyor, oyun oynuyor, hayatın tadına da bakabiliyorsa, sistem ilkini çok iyi notlar ve okullarla ödüllendirirken diğerini cezalandırıyor. Bu algıyla geçen 20 okul yılından sonra süper notları olanı daha etkin bir göreve atıyorsunuz ve ona yaratıcı ol, yeteneklilerden oluşan bir ekibi yönet diyorsunuz diyelim. Sizce bu mümkün müdür? 20 yıl ezberlemenin mükafatlarını almış birinin 20. yıldan sonra düşünce sistemini değiştirmesi, anlam üzerine odaklanması, birlikte çalıştıklarını bu yöne sevk etmesi mümkün müdür?

Hayatınıza anlam katan ne yaptığınız ve ne olduğunuz değildir. "Neden" yaptığınız ve "neden" olduğunuzdur. Benim 2x2 nin neden 4 olduğunu da anlamam gerekir, Toyota üretim sisteminin neden daha verimli olabildiğini de. Ve her ikisini de deneyerek, yanılarak, sorgulayarak kendim anlamam gerekir. Çünkü ben hem kendim için, hem çalıştığım işletme için, hem de ülkem için anlamlı ve işe yarar bilginin yalnız ve ancak bu yolla elde edileceğini düşünüyorum.

Amaaaaa. Bunun bir de bedeli var. Irwin Yalom'un "Varoluşsal Psikoterapi" kitabında uzun uzun ve çok güzel bir şekilde anlattığı bazı varoluşsal kaygılarla yüzleşmek zorundasınız. İnsan aklı çok sınırlı ve aciz. Sorgulayıcı bir düşünme tarzı daha huzursuz bir yaşam ve yorgunluk demek. Diğeri ise çok daha basit. Bir parti liderine, bir şeyhe ya da benzeri bir lidere inanırsınız. Hiç soru sormaz ve sizin için belirlenen mutlak doğrulara göre yaşarsınız. Birileri Almanya'da, Japonya da üretim sistemleri, kalite sistemleri geliştirir. Siz Japonca isimlerini bile değiştirmeden direk kullanırsınız. Birileri sizin adınıza stratejik düşünür, Türkiye'nin nasıl bir işgücü olacağına ve nasıl bir pazar olacağına karar verir, siz de aynen uygularsınız. Bence arada bir fark yoktur ve canı gönülden inanıyorum ki 2. şekilde yaşamak bireysel mutluluk için daha uygundur.

Karakter meselesi ya da bendeki bir tür bozukluk nedeni ile olmuyor işte bende. Bünye kabul etmiyor maalesef. Bu yüzden bazen kötü durumlara düşüyorum, çok çatışmayı yönetmem gerekiyor. Ama gece yatınca anlıyorum ki aksi benim için daha çekilmez. 5 parmağın hiçbirini eşit yaratmayan Rabbim insanı da çeşit çeşit yaratmış işte. Kendimle anlaşmaya çalışmaktan başka çarem yok.

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger Tips And Tricks|Latest Tips For Bloggers Free Backlinks