Drucker'ın tanımıyla bir örgütler topluluğu içinde yaşıyoruz. Kaçınılmaz olarak bir ya da daha fazla örgütün içerisindeyiz ve o veya bu şekilde örgütün içerisindeki psikolojiden etkileniyor, davranışlarımızı ona göre düzenliyoruz.
Örgütlerin hepsinde genellikle hiyerarşi ağaçları olarak resmedilen organizasyon yapıları var. Klasik organizasyon, matris organizasyon, dikey yapı, yatay yapı gibi farklı formel organizasyon yapılarından bahsetmek mümkün. Ancak yazımızın ana konusunu bu formel organizasyondan ziyade, formel olmayan, daha Türkçe ifade ile biçimsel olmayan organizasyon oluşturacak.
"Biçimsel olmayan organizasyon, işletmelerde temel üretim unsurlarından biri olan insanı temel alır.
Organizasyon kavramının tanımında insanın var olduğu göz önüne alındığında her biçimsel organizasyon içinde veya her işletmede, biçimsel olmayan organizasyonun varlığından söz edilebilir.
Biçimsel olmayan organizasyon, bir işletmede ya da bir çalışma ortamındaki insanların birbiriyle iletişimi ve etkileşiminden doğan bir toplumsal ilişkiler ağıdır."
Yukarıdaki tanımına ek olarak, biçimsel olmayan organizasyon için özetle; işletme içerisinde arkadaşlık, dostluk, benzer sıkıntılar, benzer hobiler vs. aracılığı ile oluşmuş ve zaman içerisinde derinleşip kökleşmiş bir yapıdan bahsedebiliriz. Birçok organizasyon iş yapma biçimine ve işlerin ne kadar iyi ve performanslı olacağına biçimsel yapının yön verdiğini sanır ama bence bu büyük bir yanılgıdır. Biçimsel olmayan organizasyonun, özellikle çalışan bağlılığı ve motivasyonu üzerindeki etkisi çok büyüktür. Aslında her biçimsel organizasyonda ikili bir faaliyet yapısı vardır: bir tarafta yöneticilerin belirlediği ilke, politika, yetki ve sorumluluk ilişkileri ile biçimsel faaliyet yapısı; diğer tarafta organizasyon üyelerinin birbiriyle etkileşimi sonucunda oluşan biçimsel olmayan organizasyon.
"Yöneticiler biçimsel olmayan davranışları önlemek yerine, öncelikle bu ilişkilerin hangi amaç ve gereksinmelere dayandığını öğrenmelidir. Bunlar arasında işletmeyi ve çalışanları olumsuz etkileyen ilişkiler varsa, yönetici bunların üzerinde durmalı ve mümkünse önlemeye çalışmalıdır. Biçimsel olmayan ilişkilerin ve grupların varlığı, içinde bulunulan biçimsel organizasyonun amaçlarına zarar vermeyecek boyutlarda olmalıdır. Bunu sağlamak için yöneticilerde biçimsel olmayan organizasyonun varlığını baskıcı olmayan biçimde gözleyebilme yeteneğine sahip olması gerekir."
Yöneticiler için; onu yapmalı, bunu yapmamalı, aman şuna çok dikkat etmeli diyen yüzlerce kaynak bulabilirsiniz. Ancak deneyimli yöneticiler yönetim işinin çoğunun ilişkileri doğru kurmaya, psikolojiyi iyi analiz etmeye ve güç dengelerini anlamaya dayalı olduğunu bilirler. İçgüdüsel olarak sosyal zekaya sahip olup bu ilişkileri gözetebilen yöneticiler için sorun yoktur. Ancak diğerleri bu listelerin birkaçını okuyup, yukarıdakine benzer tespitlere dikkat etseler çok yerinde olur.
Dikkat etmezlerse ne olur?
Bu biçimsel olmayan organizasyonun hem iyi hem de çok kötü bir tarafı vardır. İyi yönetildiğinde bağlılık, motivasyon, keyifli bir çalışma ortamı, verimlilik gibi harika sonuçlara yol açabilir. Ancak bazen işletmelerde rüzgar tersine esmeye başlar. Genellikle üst yönetimin ve/veya insan kaynaklarının dikkatsiz eylemleri sonucu biçimsel olmayan organizasyonun tadı kaçar, kimyası bozulur. İşte özensiz yönetsel kararlara bir de açık olmayan iletişim, kapalı kapı toplantıları eklerseniz, sonuç organizasyonun hemen her kademesinde fokur fokur kaynayan bir dedikodu kazanı olarak karşınıza çıkacaktır. Kişisel tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, dedikodu kazanı kaynamaya başladığında işlerin gerçekten tadı tuzu kaçar. Fiziken aynı işleri yapsanız da aynı tadı alamazsınız. Güvensizlik ortamı başlar ve birçok kişi için yok ayrılacak, yok kovulacak dedikoduları ortalıkta dolanır durur. İşin ilginç tarafı, dedidokuların doğru çıkma yüzdelerinin de bir şekilde yüksek olmasıdır.
Bir örgüt içinde ileriyi net olarak göremeyen, neler olacağını kestiremeyen ve bu umrunda olan her kim varsa doğal olarak tedirgin olur.
Aşağıdaki fotoğraf da aslında konunun ne kadar önemle üzerinde durulması gerektiğini, yazıdan çok daha iyi anlatıyor. Türkçeye çevirmedim ama sanırım mesajı net : Buzdağının görünmeyen tarafı, örgüt kültürünü, davranışları, inançları oluşturan tarafı biçimsel olmayan organizasyona ait.
İşletmede dedikodu kazanları kaynamaya başladığında, işler tadını kaybetmeye ve ortam gerginleşmeye başladığında takkeyi öne alıp düşünme zamanı gelmiş demektir. Çünkü sisli havayı seven çakallar dışında bu psikoloji herkes için yıpratıcıdır. Ya imkanınız varsa gideceksiniz ya da durup elinizden geldiğince yapıyı toparlamaya çalışacaksınız.
Umarım iş hayatınızda başınıza gelmez. Ama bir şekilde gelirse ve siz kontrol etmesi gereken yönetici iseniz aşağıdaki maddeler işinize yarayabilir:
- Herkesi karşınıza alıp açık ve net konuşun
- Dedikoduların uzamasına müsaade etmeyin
- Tadı kaçan ve morali bozulan insanları hor görmeyin ve anlamaya çalışmama yanlışına düşmeyin
- Kararlarınız ve gelecek planlarınız konusunda, tatsız da olsa açık ve net olun
- Herhangi bir toplantının kısa sürede tüm organizasyonda duyulmayacağı ile ilgili safça bir inanca kapılmayın
- Her seviyeden insanla görüşün ve geri bildirimlerini dikkate alın
- Kendi suratınızı asmayın
Konu ile ilgili daha detaylı bilgi ve italik kısımların orjinali için bu linki takip edebilirsiniz...
0 yorum:
Yorum Gönder