5 saniye içinde yeni adresimize yönlendirileceksiniz.
Toprak, Makine, İnsan
Gönderen
Murat TURAN
Bir ara "Tüfek, Mikrop ve Çelik" isimli bir kitap okumuştum. Yanlış hatırlamıyorsam Tübitak yayınlarına ait bir kitaptı. Bir araya geldiğinde çok anlamlı olmayan bu üç kelime, onbinlerce yıllık insanlık tarihinin nasıl şekillendiğini, insanlar için önemli olanın nasıl zamanla evrim geçirdiğini, göçebelikten yerleşik düzene geçişin nasıl üretimi ve gelişimi tetiklediğini anlatıyordu.
Okudukça aslında ırkların ya da milletlerin birbirlerinden daha akıllı ya da üstün olmadığını, tarihte onları güçlü kılanın çoğunlukla bulundukları coğrafya ve sahip oldukları doğal kaynaklar olduğunu anladım. Herhangi bir icadın enlem boyunca yani benzer iklimlerde yayılma hızının boylam boyunca yayılmaya oranla 100 lerce kat hızlı olduğunu öğrendim mesela. Örneğin tüfek Çinde ve Kuzey Amerika'da aynı anda bulunsa Çinden Avrupaya 50 yılda, Kuzey Amerikadan Güney Amerikaya 500 yılda gelebiliyormuş. Nispeten küçük bir alana çok kalabalık yerleşmiş Çinlilerin ya da bir adaya sıkışmış Japonların neden yemek kültürlerini bize ters gelen şekilde geliştirdiklerini de öğrendim.
Şimdi, o kitabın bana kazandırdığı algı farkını işletme ve sanayi için kullanacağım. Çünkü bir benzerlik fark ediyorum. Sanayinin ve işletmelerin evrimi de aslında benzer şekilde gelişiyor. Eskiden topraktı çok değerli olan, toprağa sahip olan mal sahibi, toprağı işleyebilecek kol gücüne sahip olanlar ise iş gücünü oluşturuyordu. Sonra makine değerli hale geldi, makinelere sahip olanlar mal sahipleri/işverenler, o makineleri durmaksızın çalıştıranlar ise iş gücü oldu. O dönem için ürün ve kullanılan sistem birinci öncelikti çünkü onlar sizi farklı kılıyordu. Kaliteli üretebiliyorsanız ve iyi bir sistemle yüksek verim elde edebiliyorsanız öne çıkıyordunuz.
Artık devir biraz daha değişti. Artık hemen herkes benzer kalitelerde ürün üretebiliyor. Eğer en verimli ve iyi işleyen sisteme Toyota üretim sistem dersek dünyada üretim işine giripte bundan bihaber olan herhalde kalmamıştır. Dolayısıyla bugün örneğin otomobili bantlar kurarak dünyanın herhangi bir ülkesinde üretebilirsiniz. Seri üretimin ve kullanılan sistemlerin farklılığı giderek azalıyor. Şimdi "insan sermayesi" dönemi. Çünkü aynı teknolojileri, aynı üretim sistemlerini, aynı kalite standardizasyonlarını kullananları farklı kılabilecek, öne çıkarabilecek sadece "insan" faktörü kaldı.
Yenilikçilik, insan kaynakları, yetenek yönetimi gibi kavramların çok öne çıkması ve hemen her platformda konuşulması sanırım bu yüzden.
Bu noktada benim için, işletmem için ve ülkem için hem büyük bir tehdit hem de bir fırsat var. Eğer gidiş yönünü analiz edip doğru adımları atarsak; yani insana yatırım yapıp, Ar-Ge yi baş tacı edersek çevremizdeki ülkelere nazaran öne geçebiliriz belki. Kişisel olarak, artık seri üretim için düzenlemeler yapmak ve sadece prosedürleri uygulamaktan ibaret yöneticilik özelliklerinin giderek geçerliliğini yitireceğini görmek, gelecekte işletme için "değer yaratan" kişinin önemli olduğunu anlamak çok önemli.
Kol gücüne ve artık pek farklılığı kalmayan seri üretime dayalı birleştirme işçiliğine dayalı ekonomi Türkiye'yi çok uzun süre götüremez. Otomotiv sanayi Avrupa'dan buraya nasıl kaydıysa büyük bir hızla daha doğuya da kolaylıkla kayacaktır. Değer yaratan insan olmaktan kasıt nedir, stratejik düşünüp büyük resmi görmek nasıl birşeydir onları da aklımın aldığı kadarıyla ileriki yazılarda paylaşacağım...
Etiketler:
Değer yaratma
,
İnsan sermayesi
,
İşletmecilik
,
seri üretim
,
stratejik düşünme
,
Üretim
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder