Adresimiz değişti! Yeni sayfaya yönlendirileceksiniz. Yönlendirme başlamazsa lütfen şu adresi ziyaret edin!
http://yonetimnotlari.com

5 saniye içinde yeni adresimize yönlendirileceksiniz.


Ya veriler yalansa?



İşletmecilik ve yönetim ile ilgili bir çok konuda yazdım şimdiye kadar. Bilgim ve zamanım el verdiğince yazmaya da devam edeceğim inşallah. Ancak fark ettim ki, en önemli kısmı atlamışız yazarken. En başta belirtmemiz gerekeni es geçmişiz. Hemen bu eksiği tamamlamak gerek;

Malum, eğer işletmenizi iyi yönetmek, kar elde etmek ve onu verimli kılmak istiyorsanız ilk yapmanız gereken şey doğru veri toplamaktır. Elbette yazacaklarım tamamen paranın, işletmede üretim yoluyla kullanılmasının, başka araçlara yönlendirilerek rant sağlayacak şekilde kullanılmasına tercih edildiği durumlar için geçerlidir. Yani varsayın ki daha çok para kazanmanızın tek yolu, işletmenizi daha rekabetçi ve verimli yapmak olsun. Başka rant kaynaklarını, siyasi çevrelere yakınlığı filan yokmuş kabul edelim. Çünkü bu ön kabulü yapmazsak işletmecilik biliminin bize katabileceği birşey yok. Konu başka yetenek alanlarına kayar ki, onlar hakkında benim malumatım yok.


İlk yapmamız gereken şey işletmenin durumunu masaya yatırmak ve durum analizi yapmak. Buna "SWOT" filan diyorlar ama isminin önemi yok; içeriği ve doğruluğu önemli. Hangi konuda iyisiniz, hangi konuda kötüsünüz, personeliniz ne kadar yetkin, ne kadar kuruma bağlı, kurum kültürü ne alemde gibi binbir sorunun çok derin analizine, samimiyetle cevaplanmasına ihtiyaç var. Ancak bu yazıldığı gibi kolay olmayacak. Çünkü bunu yapmaya kalkıştığınızda önce kendinizi yenmeniz gerek. Her insanda iç güdüsel olarak hatalarını görmemek, iyi yönlerini abartmak gibi eğilimler var. El tokadı yemeyen kendininkini balyoz zannedermiş dedikleri gibi, bu tip çalışmalarda herkes matbuu formları, departmanlarının ne kadar yetkin olduğunu, kadrolarının ne kadar yetenekli ve deneyimli olduğunu yazarak dolduruyor. Ancak yönetimlerin de bence bu yanlışta ciddi payı var; çünkü insana bir kağıt verip yaz bakalım güçlü ve zayıf yanlarını dediğinizde ilk olarak "neye göre" demeleri ve cevabını yönetimden almaları gerekir. İşletmenin açık hedeflerini, pazarın durumunu, rakiplerin halini, vaktini bilmeden bu sorulara cevap vermek çok kolay değil, anlamlı da değil.

İkinci işimiz sayısal veri toplamak. Birim maliyetlerini, verimliliğini bilmeyen hatta bilmesi gerektiğini bilmeyen işletmeler de var. Onları geçtik. Verilerin güvenilir ve doğru olması çok önemli. Bu sadece işletmecilikte değil, hayatın her anında çok önemli, çünkü veri diye baktığımız şey çoğunlukla başkaları tarafından toplanıp işlenen ve önümüze getirilen şeyler ve üzerinde oynanmaya çok açıklar. Eğer doğru soruları sormazsanız bırakın yanlış veriyi, yalan veri bile sunulur önünüze. Dün harika bir yazı vardı Hürriyet gazetesinde. Ege CANSEN hocanın yazısı, sürekli her konuşmada, mitingde söylenen ve halk içinde geniş bir inanıcı bulan söylemlerin, açıklanan rakamların aslında nasıl olduklarını anlatıyordu. Bakın ne diyor Ege hoca:

.......

BİRİNCİ EFSANE: KİŞİ BAŞINA MİLLİ GELİR ÜÇ KAT ARTMIŞTIR
Yanlış. Doğrusu, kişi başına milli gelir 10 yılda % 45 artmıştır. Üç kat artmış hesabı (ki, aslında 2 kat artmış veya 3 katına çıkmıştır demek gerekir) cari dolar fiyatıyla yapılan bir tercüme hatasıdır. Her ülkenin milli geliri ve büyümesi ulusal para ile hesaplanır. Ulusal para biriminin dolar karşısında değerlenmesi veya değer kaybetmesi büyüme oranını değiştirmez. Mesela 9 Haziran 2008’de 100 Japon Yen’i 0.94 dolar ederken, 24 Ekim 2011’de 100 Japon Yen’i 1 dolar 32 sente yükselmiştir. Japon parası, Dolara göre % 40 değerlenmiş ve Japonya’nın gerçekte pek de artmayan kişi başına milli geliri, cari dolar kuruyla hesaplandığında % 40 artmıştır. Ama hiçbir Japon başbakanı, bununla böbürlenmemiştir. 

İKİNCİ EFSANE: 10 YILDA TOPLAM MİLLİ GELİRİMİZ ÇOK HIZLI ARTTI
Yanlış. Son 10 yılın ortalama büyüme oranı % 5’tir. Bu oran önceki 80 yılın ortalama büyüme hızına kabaca eşittir. Değişen bir şey yoktur. Faraşlaşan cari açık devalüasyon krizine sebep olmasın diye, büyüme hedefi 3 yıl için % 5’e bağlanmıştır. 

ÜÇÜNCÜ EFSANE: TÜRKİYE EKONOMİSİ BÜYÜKLÜKTE DÜNYA 17’NCİSİ OLDU
Olmadı; zaten öyleydi. 1993 yılında da Türkiye, toplam milli gelire göre dünyanın en büyük 17. ekonomisiydi. Bazen bir basamak çıktı, bazen bir basamak indi. 19 yıl sonra 2012’de de büyüklük sırası değişmemiştir. Yani Dünya’nın 17’inci büyük ekonomisidir. Önümüzdeki 10 yılda da bu değişmeyecektir.

DÖRDÜNCÜ EFSANE: IMF BORCUNU SIFIRLADIK, BORÇSUZ ÜLKE OLDUK
Eksik konuşarak yalan söylemek işte budur. AKP’nin ekonomide aldığı en başarısız sonuç dış borç yükünün aşırı artmasıdır. (Diğer yandan efsanesinin çıkış sebebi de budur.) Dış borçlarımız, 2002’deki 130 milyardan, 2012’de 337 milyar dolara çıkmıştır. Çıkış devam etmektedir. Ülkemiz, hiçbir dönemde bu kadar çok dış borç yükü altına girmemiştir. IMF’ye olan borçlar, vadeleri geldiğinde yabancı bankalardan alınan yeni döviz borçlarıyla kapatılmıştır. Olay bundan ibarettir.

<-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------->

Benjamin Disraelli şöyle demiş: "Üç çeşit yalan vardır; yalan, kuyruklu yalan, istatistik", Mark Twain de "Rakamlar yalan söylemez, ancak yalancılar rakam söyleyebilir" demiş. Demek ki önümüze konan başarı göstergelerine ve istatistiklere birkaç açıdan bakmak gerek. İşletmenin gelirleri son üç yıl %10 arttıysa ancak ülkede %11 enflasyon varsa ne olacak?

Elbette burada "yalan" kelimesi konu başlığının vurgusunu arttırmaya hizmet ediyor. Paranoyaya gerek yok ama anlatmak istediğim insanların kendilerini kandırmaya da, başarılı görünmek için yöneticilerini kandırmaya da çok meyilli olabilecekleri. 

Gözünüzü açın; kendinizi değerlendirirken de, elinizdeki verileri okurken de, hükümetleri değerlendirirken de...

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger Tips And Tricks|Latest Tips For Bloggers Free Backlinks