Medeniyeti ilerletmiş, önemli teknolojik buluşlara imza atmış olabiliriz. Ama Allah'ın her gün her saniye bize verdiği bazı önemli mesajları almamakta, gerçek değeri anlamamakta ısrar eder insanoğlu.
"Bugün çoğu insan, tüketim ve haz ya da zenginlik ya
da şöhret arayan hayatların peşinde…" bu söz kimin biliyor musunuz? Bir de şuna bakın:
"Büyük servet sahibi oldukları için gücü elinde
tutan yöneticiler, gençlerin savurganlıklarını yasaklamak ve paralarını
harcayıp kendilerini tüketmelerini durdurmak istemiyorlar. Onların amaçları,
böyle tedbirsiz insanlara borç vermek ve kendi zenginlik ve nüfuslarının
çoğalmasını umarak onların mülklerine el koymak. Para yapıcılar, ellerinden
gelen her yere borçlarının zehirli iğnelerini sokmaya devam edecekler."
İlki Aristotales'e, ikincisi Platon'a ait. Neredeyse 2500 yıl önce söylenmiş sözler. Arada geçen zaman diliminde bilebildiğimiz 2 büyük peygamber gelmiş. Neredeyse bütün veliler, düşünürler aynı mesajları vermiş ama anlamamakta ısrar ediyoruz. Hala paranın, mevkinin ya da şöhretin peşinde, genel olarak bir tür şehvetin esaretinde hayatlarımızı ıskalıyoruz.
İnsanların önem verdiği şeyler hayatları boyunca büyük bir hızla değişiyor. Öncelikleri, değer yargıları, yaşama bakışları da öyle. Ama bir gün, hiç beklemediğimiz zamanda olan bir olay, örneğin yakın bir ölüm deneyimi ya da çok sevdiğimiz birini kaybetmek gibi, tüm ezberimizi bozabiliyor ve o güne dek öğrendiğimiz ne varsa bir anda anlamını yitirebiliyor.
Günlerdir hastalığın pençesinde biraz acı çekiyordum. Özellikle geceleri yanıyordum resmen. Doğal olarak bir an önce iyileşmek arzusundaydım. Bir yandan işle ilgili bir yandan evle ilgili meseleler de doğal seyrinde dönüp duruyordu etrafımda. Hayat kendi bildiği gibi oyalıyordu beni.
Sonra bir haber aldım...
Anladım ki 1 haftadır bendeki ateş bedensel ateşmiş ve asıl ateş yanında hiç hükmü yokmuş. Asıl ateş geldimi bedensel ateş 50 dereceye çıksa anlamazmış insan. Ev, iş, para, hayatın rutin meselelerinin tümü incir çekirdeğini doldurmayacak işler olarak geliyormuş bir anda. Hatta bu dünyadaki bütün paralar birleşse ve dahi bir o kadar dahası benim olsa zerre miktarınca faydası olmayabiliyormuş. Bir kez daha bana acziyetimi ve zayıflığımı hatırlattı Tanrı.
Peki ben bunları yeni mi öğreniyorum? Yoo. Daha önce onlarca kez vermişti hayat bana bu dersi ve daha önce onlarca kez bu sonucu çıkarmıştım. Ama her insan kadar aptalım ben de. Anlamamakta ısrar ediyorum.
Bu yazı bu bloğun şimdiye kadar ki çizgisinin ve konularının biraz dışında biliyorum. Ama Hayat ve Felsefe 2/3ünü oluşturuyor başlığın. Şu an zaten canım yandığından uyup uymamasıyla da pek ilgilenmiyorum. İlerde silerim belki.
Ama kendime not olarak şunu yazmam lazım; sevdiklerine sıkıca sarıl, "aşk"ın peşinden koş sürekli, ne yapıyorsan severek yap ve asla ve asla acziyetini ve zayıflığını unutup böbürlenmeye kalkma. Hayatta bunlardan gayrısı hayalden ibaret.
0 yorum:
Yorum Gönder