Stratejik yönetimle ilgili daha çok şey yazacağım. Her
nedense bu aralar bu konuya takmış durumdayım. İçgüdüsel olarak bu konu ve bunu
çevreleyen yazılar, yayınlar, fikirler beni kendine çekiyor.
Almakta olduğum yüksek lisans eğitiminin de temel
taşlarından birisi stratejik yönetim. Hatta işletmecilik yapacaksanız, bir
kuruma katkı vermeye ya da o kurumu yönetmeye niyetleniyorsanız yaptığınız her
işin, attığınız her adımın, söylediğiniz her sözün bu amaca hizmet etmesi
gerekiyor.
Ama öncelikle bu stratejik yönetimin ne olduğunu nasıl
anladığıma bakalım. Konuyla ilgili hatırı sayılır bilgiyi en azından okumuş
biri olarak çıkardığım sonuç şudur:
- -
Stratejik yönetimin ilk ve en önemli gerekliliği
stratejik düşünmedir
Bu olağanüstü açıklayıcı bilgiyi verdikten sonra konuyu
kapatsam danışman olarak iyi para kazanırım. Çünkü bu ve buna benzer tam olarak
ne demek istediği meçhul, nasıl olacağı ise hayatın anlamı gibi tam bir sır olan
birkaç beylik lafı biriktiren bu konularda ahkam kesiyor.
Şimdi stratejik düşünme diye bişey olması için, stratejik
olmayan düşünme diye bişey olması lazım. Malum her şey zıddıyla mümkündür. Yani
işletme özelinde, bir yönetici düşünecek, kafa yoracak ve bunu stratejik
yapmayacak. E ne düşünecek bu adam o zaman? Mesela bir şirket müdürü, akşam
karısıyla yaptığı kavgayı düşünüyorsa, Fener mi cimbom mu şampiyon olur üzerine
derin tartışmalar yapıyorsa ya da ne yaparım da üretim ve pazarlama dışında “rant”
gelir elde ederim hesabındaysa stratejik düşünmüyor demektir. Demek ki, iyi
yöneticinin düşünebiliyor olması yetmez, stratejik düşünebiliyor olması
gerekir. Gerçi bir çok işletme ilkine de hasrettir ama biz idealimizdeki
işletmeyi yazıyoruz.
Eskiden de şirket yöneticileri acaba nasıl daha karlı duruma
geçeriz, nasıl üretimi daha verimli yaparız ya da nasıl insanlara hem az para
verip hem de mutlu ve motive olmalarını sağlarız konularında düşünüyorlardı.
Ancak o zamanlar stratejik düşünme henüz icat edilmediğinden bunu neden ve
nasıl yaptıklarının farkında değillerdi. Çok şükür ki biri stratejik düşünmeyi
bulmuş da artık yapılması gereken düşünme eyleminin hem içeriği hem de yöntemi
belirgin hale gelmiş.
İnsanlar kavramlara kendileri anlam yükler ve sonra
kendileri inanırlar. M,A,S ve A harflerinin bu sırayla yan yana dizilmesine
üstünde yazı yazılan, yemek yenen eşya anlamını yükleyen insandır, dildir.
Yoksa M,S ve A harflerinin konuyla ilgili hiçbir malumatları yoktur. Düşünmenin önüne “stratejik” sıfatı getirip
sonra anlamıyla ilgili 20 eşek yükü kitap yazan da insandır ve
anlayabileceğiniz gibi, bana göre, stratejik düşünmede zaten herhangi bir şeyi yönetmek
için binlerce yıldır yapılması gerekenden daha farklı bir şey yoktur.
Bundan 5000 yıl önce, savaşacağı alanı analiz etmeyen (Pazar
analizi), düşmanı gözlemeyen (rakip analizi), hava ve iklim şartlarına bakmayan
(dış çevre analizi), bilindik taktiklerin dışına çıkıp düşmanı şaşırtmak
istemeyen (farklılaşma) komutanlar da vardı herhalde. Ancak bunları yapmayan
komutanlar pek sağ kalamadıkları için, haklarında bize ulaşan bir bilgi olmuyor
haliyle.
Bir işletmede yöneticilik yapıp, bir adım ilerisini
göremiyorsan, seni neyin karlı yaptığının ya da neden tercih edildiğinin
farkında değilsen, rakiplerin neler yapıyor, makro ekonomi nasıl gidiyor
bilmiyorsan bi zahmet yöneticilik yapma demek gerek. Ha eğer yukarıdakileri yapabiliyorsan
yaptığının ismine ister stratejik düşünme de istersen ıspanaklı börek de fark
etmez. Doğru düşünme tarzını biliyorsun demektir.
Eh, şimdi Allah’ın bir akıllısı sen misin? Madem öyle, bu
kadar bariz ve bilindik kavramları yeniden düzenleyip, içine çağa uygun yeni
kavramlar ekleyip tekrar geri nasıl satabiliyorlar diyebilirsiniz.
Ciddi ciddi dediyseniz, cevapları dinlemeyi de istersiniz
sanırım:
- Bu arzı yaratan doğal olarak bu konudaki inanılmaz açlık ve talep. Dünyadaki tüm işletmeler bunaltıcı rekabet yüzünden kısa yoldan mucize formül bulma ya da bu işi becerenlerin nasıl yaptığını anlama peşinde
- Eskiden ne üretirsen üret ve nasıl üretirsen üret satılır devri vardı. Ekonomiler kapalıydı, bilgi çok muhafazakardı. Şimdi ise tüm dünya rakibiniz ve tüketicinin gözü de fena açılmış durumda. Yani eskiden savaş yoktu(firma rekabeti açısından) işler kolaydı, şimdi er meydanında iyi komutan aranıyor.
- Yöneticiler başkalarının yazdığı talimat ve prosedürlere uyulmasını sağlasalar yeterliydi. Şimdi ise yenilikçi ve algısı yüksek adamlara ihtiyaç var. Neyin değer yarattığını, neyin tercih edildiğini bilen hatta bu konudaki gelecek eğilimini de sezebilen adamlara.
Kısacası “stratejik yönetim” hep vardı. Satranç M.Ö 6. Yüzyılda
ortaya çıktığına göre, en azından 2613 yıldır var. Hatta bana göre stratejik
olmayan bir yönetimin olması son derece aptalca. Ancak 21. Yüzyıl ve bilgi çağı
artık işletmeler açısından strateji kavramının altını bir anda kalın kalemle
çiziverdi.
Bu konudaki literatür biraz yemek tarifi gibi. Şu kadar
domates, şu kadar tuz, şu kadar et lazım
hepsini söylüyor. Pişirme önerilerinde de bulunuyor. Ancak işletmeler konuyu
tam anlamadı. Bakıyorsunuz domates uzmanı var, tuz miktarı analisti, patates
kalitesi sorumlusu var. Ancak bu tarifin ana maddelerini doğru şekilde ve
sırada kullanacak ve içine de kimsede olmayan bir sır ekleyecek usta bir aşcı
yok. Ha bir de verilen yemek tarifi
verenin ağız tadına göre. Her ülkenin yemek zevki farklı olduğundan yemeği iyi
de yapsanız beğenilmiyor, bunu da unutmamak lazım…
0 yorum:
Yorum Gönder