Adresimiz değişti! Yeni sayfaya yönlendirileceksiniz. Yönlendirme başlamazsa lütfen şu adresi ziyaret edin!
http://yonetimnotlari.com

5 saniye içinde yeni adresimize yönlendirileceksiniz.


Üretim Sistemleri (1)


Direk uzmanlık alanım dışında olan ancak ilgi alanıma giren konularla ilgili bir çok şey yazdım. Birazda kendi uzmanlık alanımla, üretim ile ilgili birşeyler söyleyelim. Bunu da o şekilde yapalım ki, çalışma hayatına yeni girecek arkadaşlara bir tür rehber olsun. Üretim için neyin değerli olduğunu ve benim neyin eksikliğini hisettiğimi bilsinler. Kimbilir, belki bir gün birinin işine yarar.

Öncelikle üretimden kastımızın herhangi bir mamül üzerinde fiziksel,kimyasal değişiklikler yaratarak başka bir ürüne dönüştürme proseslerinin tümü olduğunu belirtelim. Fikir üretmek gibi bir eylemden bahsetmiyoruz yani.

Yazmaya ve detaya inmeye kalkarsak konu çok büyük bir derya olduğundan üretim için prosesleri sadece talaşlı üretimle ve otomotiv sektörü ile sınırlı tutacağımızı da belirtelim.


Üretim proseslerini iki ana grupta toplayabiliriz. Proje bazlı üretim ve seri üretim. Ben 8 yıllık meslek hayatımın beşini proje bazında, son 3 yılını da seri üretimde geçirdim. Şanslı bir adam olduğumdan bizzat tornaya parça da bağladım, CAM programı da verdim, müşterilerle proje de yönettim. Hepsinin farklı süreçleri, farklı gereklilikleri var. Ancak esas farklılık proje bazlı ve seri üretimin mantığı ve gereklilikleri temelinde yatıyor. Proje bazlı üretim için her iş yeni bir proje demek, farklı malzemeler, farklı müşteriler, farklı işleme hassasiyetleri var ve deneme yanılma gibi bir şansınız da çoğunlukla yok. O yüzden müşteri ile ilk temastan, ürünü elde edip sevk edinceye kadar her aşamada büyük özen ve teknik bilgiye ihtiyacınız var. Nerelerin problem yaratabileceği, ne tür tasarımların işleme zorluğu çıkartabileceğini bilmek için de deneyime. Ben kalıp ve fikstür işinde çalışırken, üretimden bihaber tasarımcıların anlamsız estetik ihtiyaçları yüzünden çok çektim. Fonksiyonel olmayan bir yere güzel görünsün diye vereceğiniz bir ters açı, o parçanın 1 seferde işlenememesi, açılı olarak tekrar bağlanması ve belki de tezgahta saç yolarak geçirilecek 1 tam gün demek olabilir. İkinci olarak işleyeceğiniz malzemeyi tanımanız ve ona uygun kesicilerle çalışmanız gerekir. Her malzemenin verdiği tepkiler, sertlikleri, işlemeden sonra atma miktarı farklı farklıdır. Bunu büyük bir alüminyum bloğu kaba işledikten sonra "finish" işleyemeyecek kadar atıklık olduğunda çok iyi öğrenmiştim. Ayrıca proje bazlı üretimde, farklı bilgi ve tecrübelere sahip, farklı algıları ve beklentileri olan müşterilerle çalışmak ve çok esnek olmak zorundasınız. Büyük çaplı projelerde ise başka tedarikçilerle de çalışıyorsanız; Türk insanının çalışma şeklini anlamayı, ona göre önlemler almayı ve zaman payları bırakmayı tecrübe ederek öğreneceksiniz demektir.

Seri üretimde ise resim bambaşka. Eğer ilk devreye alma değilse, kullanılacak kesici de, malzemenin özellikleri de, nasıl işleneceği de zaten belli. Orada odak noktanız ise "verimlilik" kavramı üzerinde oluyor. İki temel hedefi; birim maliyetleri olabildiğince azaltma ve tezgah/işgücünü olabildiğince verimli kullanma üzerine yoğunlaşıyorsunuz. 3 yıl boyunca yaptığımız her 1000 işin 999'u bu ikisinden biri ya da ikisine birden hizmet etmek üzerineydi. Ancak elbette bu iş de yazıldığı kadar kolay değil. Özellikle belirli bir seviyenin üzerinde iyileştirme ve mevcut durumu koruma çalışmaları çok zorlayıcı olabiliyor. Doğa kanununa uygun yürüyor işler; bir taşı ne kadar yukarı çıkartırsanız onu orada tutmak için harcamanız gereken enerji de o kadar artacaktır.

İşletmecilik literatürü her iki tip işletme için de binlerce araştırma ve sistemle dolu. Çalışmalar özellikle seri üretim üzerine ve birçok İngilizce ve Japonca kısaltmanın olduğu yüzlerce farklı üretim sisteminin bilgilerine ulaşabilirsiniz. Eğer bir şekilde üretim içinde yer alma deliliğine karar verdiyseniz kaçınılmaz olarak üretim sistemi ve iyileştirme sistematikleri ile karşılaşacak, bir kısmı için eğitimler alacak ve bir süre sonra bu kadar kısaltmanın(TQM, TPM, Kaizen, JIT, SMED,BPS...) neden sonuçta Türkiye'min firmalarını rekabetçi, üstün dünya markaları haline getiremediğini merak etmeye başlayacaksınız.

Bu konudaki yorumları bir sonraki yazımıza bırakalım...

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger Tips And Tricks|Latest Tips For Bloggers Free Backlinks