Öğrenme sürecinin birkaç aşaması var. Öncelikle neyi
bilmediğinizi öğreniyorsunuz. Daha önce aklınızda olmayan yeni sorular ve
boşluklar beliriyor insanın kafasında. Herhangi bir konuda daha önce
duymadığınız ihtiyaç, öğrenme isteğinizi tetikliyor. İkinci adım
bilmediklerinizi öğrenme kısmı, yavaş yavaş, hata yaparak işliyor bu kısım.
Üçüncü aşama ise öğrenilenlerin içselleştirilmesi, özümsenmesi ve beyin
tarafından otomatikleştirilmesi kısmını oluşturuyor. Son aşama ise artık
öğrenilen şeyi düşünmeden tamamen otonom sinir sistemi ile yapmak ki bunun için
çok fazla pratik gerekiyor.
Araştırmalar en çok hatanın 2. ve 4. kısımda oluştuğunu
gösteriyor. Yani bir yeni yeni öğrenirken, bir de öğrendiğimizden kesin olarak
eminken hata yapıyoruz. Hafızam beni yanıltmıyorsa bunu ilk kez NurdoğanArkış’ın bir eğitiminde dinlemiştim. Araba kullanmayı öğrenmeyi örnek
vermişti. Yeni araba kullanmayı
öğrenirken hatalar yapılması, beyin her küçük hareketi tek tek düşünmek zorunda
olduğundan oldukça normal görünüyor. Ancak usta sürücü olup artık aktif beyni
tamemen devreden çıkaracak derecede aşırı özgüven de aynı şekilde
hatalara yol açıyor.
Araba kullanmayı öğrenmek çok yüksek oranda pratik, çok az
teorik bilgi gerektiriyor. O yüzden 2. aşamadan 3. aşamaya hızla geçip kısa
sürede iyi araba kullanmanız mümkün.
Ancak teorik ağırlıklı olan ve
pratik şansınızın hemen hemen hiç olmadığı bir konuyu “gerçek” anlamda nasıl
öğrenebilirsiniz?
Diyelim ki ben işletmeciliği öğrenmek ve iyi/başarılı bir
yönetici olmak istiyorum. 1. aşamada bana ne tür bilgiler gerektiğini de iyi
kötü belirledim ve bunları öğrenmek için de harekete geçtim. Aylar, yıllar
boyunca birçok teorik ders aldım. Örnek vakalara baktım ve çok yüksek notlarla
mezun oldum. Bu beni iyi yönetici yapar mı?
Haftasonu Necip hocadan Türkiye ekonomisi dersi aldık
mesela. Hocam bize öğretiyor; diyor ki, şu değişimler ekonomide böyle tepkilere
yol açar, şu değişkenleri izleyerek ekonominin kısa ve orta vadeli gidişini
görebilirsiniz. E hadi çok iyi öğrendim ve gördüm diyelim. Ben bu bilgiyi ne
yapacağım?
Kendimi bir şirketin en yüksek yönticisi yerine koymaya
çalışıyorum. Diyelim ki kendim gördüm ya
da çok güvenilir kaynaklardan bilgi aldım ve biliyorum ki Avrupa 2 yıl daha
resesyonda olacak, ülke ekonomisi ise dalgalı seyir izleyecek. Bu bilgiyi öngörmek işin sadece yarısı, bu
bilgiyle ne yapılması gerektiği, hangi duruma göre işletme dümenini ne tarafa
kırmak gerektiği ise diğer yarısı.
İşletme eğitimleri devam ettiğiniz okula ve programa göre
işin ilk yarısı ile ilgili çok şey bilmenizi sağlayabilir belki. Ama ikinci
yarısı nasıl ve kimden öğrenilir hiç bilmiyorum. İşin o kısmı eksik işte benim
için. Bu şekilde düşününde sınıf ortamında/tahtada nasıl yüzülmesi gerektiğini
aylarca öğrenmiş ve sonra direk denize atılıp hadi yüz bakalım denmiş biri gibi
hissediyorum kendimi. "Ne" yapılması gerektiğini anlatan bulmak mümkün ama "Nasıl" sorusunu cevaplamak zor. Yazının başlığı o yüzden, öğreniyoruz, anlamaya çalışıyoruz ama birşey eksik hep.
Ama çok şükür herşeyden pozitif bir taraf çıkarmak üzere
eğitmeye çalışıyorum kendimi. Diyorum ki kendime, bu eksikliği hissetmek, bu
açığın farkında olmak da çok önemlidir. Ne demiş Mevlana : “Kuru toprak suyu ne
kadar ararsa, suda kuru toprağa o kadar hasrettir.” Bu bilgiyi ben istiyorsam
eğer, belki bir yerlerde o bilgi de beni arıyordur.
0 yorum:
Yorum Gönder