İngiliz politikacı Benjamin Disraeli şöyle demiş:
“3 çeşit yalan vardır; yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.”
Mark Twain ise; "Rakamlar yalan söylemez, ama yalancılar rakamlarla oynayabilir" demiş.
Bu sözlerin ardından istatistiklere ve anket sonuçlarına inanmak zor. Çünkü hemen hemen tüm güç odakları sonuçlarla oynayarak ya da en azından biraz süsleyerek veya törpüleyerek gerçeği gölgelemeye çalışıyor. Önünüze her ne maksatla konursa konsun her sonuca, her grafiğe kaynağını sorgulayarak biraz şüpheyle bakmak lazım.
Ancak olayları yorumlamak, trendlere bakmak ve geçmişten bugüne seyri görmek istediğimizde istatistik biliminden faydalanmaktan başka çaremiz yok. İşletme içerisinde de birçok veri toplanıyor ve bir çok raporlama yapılıyor. Bunlar için de dahil olmak üzere eldeki verinin doğruluğu, güncelliği ve anlamlılığı birinci derecede önemli. Zira doğru bilgileri toplamadan doğru hamleleri ancak tesadüfen yapabilirsiniz, o da sürekli olmaz.
Geçtiğimiz günlerde "PEW Global" isminde Amerikan bir araştırma şirketi dikkatimi çekti. Aslında 2013 yılında "Yeni nesil Ebebenlik" araştırmaları ile yakaladım internette. Biraz deşip içinde gezinince sosyal, ekonomik ve demografik birçok alanda anketler ve raporlar hazırladıklarını, bunları sitelerinden duyurduklarını öğrendim.
Yeni nesil ebebeynlik araştırmaları, Amerika için, kadının çalışma hayatında giderek artan ağırlığını, erkeklerde ise ev işleri ve çocuk bakımı yüzdelerinin artışını konu alıyor. İleride değiniriz belki.
Benim asıl ilgimi çeken global araştırmalar bölümündeki araştırmalar. Yazının başında dedik ya pek itibar etmemek lazım diye, pek itibar etmesem de gördüklerim beni bir kere daha üzdü. Sorular şöyle;
- Ülkenizin gidişatından memnun musunuz?
- Ülkenizin ekonomik durumundan memnun musunuz?
- Kişisel ekonomik durumunuzdan memnun musunuz?
- Dünyanın en büyük ekonomisinin Amerika olduğunu düşünüyor musunuz?
- Liberal ekonomi, tam serbest pazarı destekliyor musunuz?
Ankete katılanların demografik dağılımlarını bilmiyoruz tabi. Sonuçların ne kadar gerçeği yansıttığını da. Ancak ülkemizde bu yıl %2,2 olarak açıklanan büyüme oranının altın ihracatından arındırıldığında sadece %0,8 olduğunu hatırlatayım. Gidişattan, PKK dan, Silivriden bahsetmiyorum bile. Hatta ben bu bloğu biraz başka şeyler düşüneyim diye yazıyorum. Aklı olanın çekeceği işler olmuyor çünkü, muhakkak delirmek lazım.
Peki %0,8 büyümek ne demek? Eğer dünyada rekabet etmeye çalıştığınız ekonomiler daha hızlı büyüyorsa, aslında küçülme ya da durgunluk demek. Avrupa'nın içinde bulunduğu "recession" dedikleri ekonomik durgunluğun aynen bize de gelmesi demek. Prof. Dr. Necip Çakır hocamın anlattığına göre Türkiye bu yıl tarihinde ilk kez kendi isteğiyle yavaşlamış ve bu da yerinde ve doğru bir hamle olarak görülüyor. Ancak bu kadar vergi adaletsizliği, bu kadar cari açık varken ve hala ihracatınız ithalattan bağımsız bir hiçken, harika bir Türkiye'den ve iyi giden ekonomiden söz edilmemeli. Türkiye Ar-Ge güçlendirip kendi markalarını ithalsiz ihraç edebildiğinde, vergi adaleti geldiğinde ve ortalama %4-5 sürdürülebilir büyüme oranları yakalandığında ben de o siteye bizzat başvurup ankete olumlu oy vereceğim.
Özetle ya bizim ekonomimiz harika gidiyor ama ben salağım ya da Benjamin amca doğru söylüyor. İnsanlar daima gerçek yerine inanmak istediklerine inanma eğilimindedirler zaten.
http://www.dunya.com/altinsiz-buyume-yuzde-08de-kaldi-187911h.htm
http://www.pewglobal.org/database/?indicator=5
http://www.pewglobal.org/database/?indicator=4
http://www.pewglobal.org/database/?indicator=3
0 yorum:
Yorum Gönder